Bazen derler ya, “Hayat bir kumar.” Eh, öyleyse neden biraz da eğlenerek yaşamayalım? Oturmuşum bilgisayar başına, elimde kahve, canım sıkılmış. “Bir bakayım Slotter’da neler var” dedim. Hop! Karşıma çıktı Game of Luck. İsme bak, resmen beni çağırıyor. Dedim, hadi bakalım, bu işin sonu nereye varacak.
Game of Luck, adının hakkını veriyor ama öyle şansa kalmış bir şey değil be gülüm. Her çevirmede, ekranda patlayan semboller, renkler, ışıklar… E insan ister istemez kaptırıyor kendini. “Bir daha çevireyim, belki bu sefer” diye diye oyun seni içine çekiyor.
Kurallar mı? Yok öyle karışık şeyler. Bas spin’e, izle eğlenceyi. Ne bonus kovalıyorsun ne de wild arıyorsun deli gibi. Oyunun güzelliği sadeliğinde zaten. Ve o ses efektleri yok mu? Her kazanışta gelen o tatmin edici şıkırtı… Ah be, terapi gibi.
Bak şimdi, Game of Luck’ı belki başka yerlerde de bulursun ama Slotter’da oynamak apayrı bir keyif. Site zaten yağ gibi akıyor, oyunlar takılmıyor, sayfa geçişi mis gibi. Hemen giriyorsun, oyunun karşısındasın. Ne reklam çıkıyor, ne başka saçma şeyler.
Slotter seni uğraştırmıyor. Direkt eğlenceye geçiyorsun. Ve ortamı var ortamı! Oyun açıldığında karşındaki arayüz, müzikler… resmen “hoş geldin, hadi tadını çıkar” diyor.
Game of Luck’ı oynarken bazen içimden “Bu oyunun bir bildiği var” diyorum. Çünkü öyle denk geliyor ki kazançlar, sen bile şaşırıyorsun. Bir bakmışsın ekran dolmuş, bir bakmışsın 5 katı kazanç gelmiş. Şansa bak diyorsun ama içten içe “Ben bu işin yolunu buldum” diye gülümsüyorsun.
Bu oyun seni sadece kazanmakla değil, mutlu olmakla da baş başa bırakıyor. Kafan dağınıksa toplayan, canın sıkkınsa moral veren bir havası var.
Ve en güzeli? Slotter’da her zaman elinin altında. Uğraşmadan, beklemeden.
Sonuç olarak, Game of Luck sadece bir oyun değil. O bir kaçış noktası, bir nefes alma alanı. Bazen de sadece bir tebessüm için yeterli.
Dostum, bazı oyunlar var ya... hani şöyle ekranı bir açıyorsun, "Ooo burası yanıyor!" diyorsun. İşte…
Sabah kahvemi almışım, gözüm ekranda. Derken karşıma bu çıkıyor: Dragon Reborn. Durdum şöyle bir. Dedim…
Şimdi sana bir oyun anlatıcam dostum, ama öyle sıradan değil ha! İsmi bile karizma: More…
Dostlar, şöyle oturmuşum, bir çayımı yudumluyorum, kafamda deli sorular: Bu işler neden hep başkalarına yarıyor?…
Bak şimdi… Bazen öyle bir oyun gelir ki, oturup bir kahveyle karşısına geçesin gelir. "20…